Sayfalar

28 Ocak 2011 Cuma

gülümsüyorlar

kasvetli bir gün,
gri ve beyaz
biraz mavi
kasvet akıyor.
iğrençliğe yüz tutmuş bulutlar,
gülümsüyorlar

tıpkı sesi pes bir iç ses gibi,
tıpkı hayat gibi.
gıcık yapmış boğazı
tüm nefes alışverişlerden.

ateşe gömülüyor kalp.
ve titriyor,
soğuk çünkü.
korku var ve titriyor kalp.
ve korkuyor,
ve gülümsüyor bulutlar.

tüm kasvetli hava içerisinde.
gülümsüyorlar
gri beyaz ve mavi gülücükler...

26 Ocak 2011 Çarşamba

mutlu papatya

sarı ve beyaz
güneşin doğuşu sıcacık ayaz
bakıyorlar güneşe
içleri sarı dışları beyaz

göz görür görmez
kalp sever sevmez
gürültüyle patlar
tıpkı ayrılık gibi

kan içinde kalır
papatyalar
hüzüne boğulur
sarıları beyazları

buz sıcak

genellikle açık olur pencerem
geçmişimin dumanları odama sindiğinden dolayı
her zaman açık tutarım
çok iğrenç kokar,kanalizasyonlar gibi
toplu bok yığınları düşünün
aynı onlar gibi kokar geçmiş
hele birde nefret ediyorsanız
zarar vermek zorundasınız kokunun çıkması için
ama neye?
söyleyeyim
önünüzü kesenlere
düz mantıklı kedilere
gidin kesin onları
insan demiyorum dikkat ettiyseniz
insan postuna bürünmüş köpek ordusu çünkü
bu dünyadaki gerçek süper kuvvet
bi insanı ne şekilde engellerseniz engelleyin
elinde tuttuğu kalemi,düşünceyi ve yaşamı elinden kolay kolay alamazsınız
hele birde inatçıysanız,
idare ediyoruz dostlar,
deli gibi beklemekteyiz
ve insanları şöyle bir göz ucundan kesmekteyiz
bizim onlara baktığımızı farkettikleri an
kafalarını çeviriyorlar
bu acınılası birşey değil gurur verici bir durum
haklıyız
kemikler her zaman haklıdır
kan asla yalan söylemez.2

24 Ocak 2011 Pazartesi

derbeder kovalar-jack!


2 katlı ahşap bir ev... cidden derbeder bir görüntüsü var. camı kırık radyodan garip müzikler yayılıyor. derbeder 2 kova demleniyor salonun ortasında vasatçasına... kan kokusu alıyorlar.. çalıntı arabasıyla geliyor.. neal kapıya tekmeyi geçiriyor. anıl kalkıyor ve sarılıyorlar... neal şarap veriyor bize... sessizlik oluyor. bi yığın derbeder vücut. her neyse neal yerinde duramıyor, camdan çıkıyor. çalıntı 38 hudson'a atlayıp sürüyor. yılanı(!). yukarıdan biri iniyor. pervasızca , yavşakçasına... yalpalanıyor. bir ayı. gelen hank. anıl 3 metreden tanıyor dedesini... buk neal'a gürültü yaptığı için küfür savuruyor.. güneşe küfrediyor.. cem, hank'ı 2 haftadır görmüyordu... bukowski linda'yla 2 haftadır kanepenin arkasında yatıyorlardı... tıraş olmak için banyoya gitti ve kustu. buk kokuyordu.. neal'ın getirdiği şaraplar yudumlanıyordu... kalbi kırık bi yığın derbeder kova... mideler bulanıyor.. buk, anıla el-ense çekiyor.. çift kırmalısını çıkaran anıl buk'un beynini dağıtıyor. hank'ın kafasından bok çıkıyor... anıl cem'e dönüyor. ve bir balgam fırlatıyor suratına.. eski günlerin hatrına diyor.. yerinde bir balgamdı. kalbinin tam ortasından paramparça ediyor cem'i. kan gölüne dönüyor hell house... neal kucağında karıyla sikişerek kapıdan giriyor.. anıl sesleniyor.. ruhsuz karıya küfür savuruyor.. şarap şişesini kafasında kırıyor.. yer yüzündeki tüm kadınlar içindi diyor. neal kaçıyor... buk hala kokuyor.. anıl çift kırmayı bırakıyor. altı patlarlık bi aleti eline alıyor. şakağına götürüyor... piç sivilcesi izin vermıyor.. ağzına sokuyor.. ve tetiği çektiğinde ne olacağını merak ediyor. ve çekiyor. harika... bok suyu dolu beyni paramparça oluyor... kafasız tavuk misali yatağa yuvarlanıyor. zaman geçiyor ve cesetler hala sıcak... bukowski cenabet ölüyor... cem kalpsiz aşık modunda.. son gücüyle kalkıyor ve anılın ayranını çalmaya yelteniyor... olmuyor karanlık çöküyor.. hava kararıyor ve jack uykudan uyanıp mardousuna sarılıyor.. umutsuzca.. derbeder dostlarım benim...