Sayfalar

31 Mayıs 2012 Perşembe

kulübü beklerken

kısa şiirdir bu belki
siktiri boktan dizeler
siktiri boktan hayatlar zaten
bir çarşamba günü devam ederken
bir perşembe kaybedeniz
bazen

kısa kelimeler etki tepki
keşke hep böyle olsa
derim
tek başıma elbet
kimsenin okumadığı yazılar
kimsenin dinlemediği müzikler

sıkılan canlar
sikilen beyinler
kanındaki bokları uzak tut adamım
tek mermi arka cepte her zaman
omuzlarım dik yürürüm
elbette

satır aralarım mezbaha
kalk kırığı gibi
içi boş kalbime giden damarlarımın
artık
ve sen de öyle
içi boş
sana çaktığım çakmak
sönük gayet
mat ve parlak
kaybedenleri beklerken.

30 Mayıs 2012 Çarşamba

yitiklik

sessizliği dinliyorum,ve bir an için gerçeklerin guru'su sanki
makul biri değilim ben,akşam güneşi yüzüme falan da vurmuyor
bildiğiniz sokakta yürüyen insanlardan biri olmadığımı söylüyorum
genellikle kaldırımda arabaların umarsızca ıslattıkları o haydut benim
çoğu insanın hakkımda pekte iyi şeyler düşündüklerini söyleyemem
ama yapabilirsem,hakkımda denilenlere kulak asmayıp bi on yıl daha
uzatacağım yaşantımı,ve en nihayetinde mühim olan şey 3 metrelik çukur
kim diyebilirdi,sıkıntıların,derdin,tasanın ve gereksiz ne varsa bu yorgun bedeni bulacağını
siktir ordan lan derdim heralde,ama kaderin kahpe oyunu bu olsa gerek,şimdi
kulaklarım telefonda,gözlerim ise pencerede,hiç çağrı yok,sıfır.memnunum bundan
tek başınalığın yolcusuyum,hala rahatsız edilmek istemiyorum,bu dünyada en çok
insan ilişkilerinde zorlandım,gördündüğüm gibi olmamayı seçtim,maskeler işte,
çürütür insanın naçizane bedeninin,ve can hep baldan tatlıdır ama yağmur yağar
ve denizin içindeki bir köpek balığından farksızımdır,ağlarım ozaman işte tam gök
gürültüsü koptuğunda gökyüzünde bilinki ağlıyorumdur ben,göz yaşlarından yoksun
bir şekilde,

nisan'ın vurdum duymaz tavrıyla rahatlamak amacıyla kendimi attığım mayıs'ın yelleri
yüreğimde yağmur oldu,damladı yavaş yavaş kalbime ve ben hep aradım birşeyleri
ben ağlamazken gönlüm harap oldu ve hibe ettim hislerimi insanlara,verdim umarsızca
hatalarım çizdi en başarısız tablomu ve ardından bakan oldum ben hep,
sinemalarda yine geçmişin başarısız filmi ve perdelerde ezberlenmemiş dramatik bir oyun
bu drama beni ve benliğimi kavuruyor,kişiliğimi çiziyor,bildiğimi okutuyor ve durduruyor
bu drama hayatımı berbat ediyor,ama bu benim seçimim,kaderime boyun eğmeliyim
mutlaka fiyakalı bir yalnızlığım olacaktır,ama insanlardan nefret etmiyorum biline ki-
onlar yokken daha iyiyim,belki bu yüzden duvarları seçtim,terfi ederken yalnızlığa bilmeliydim
çokça zaman aklımı kaçırmak üzereyken,durdum ne yapıyorsun dedim kendime ve duruldum
ve eminim hala aklınızda binlerce soru,bu neyden bahsediyor diye,bir çocuk gördüm
sırtında okul çantası,üstünde okul kıyafetleri,elleri cebinde güneşin batışında evinin yolunu tutmuş
gidiyordu evine,yerdeki çakıl taşlarını tekmeleyerek. diyeceğim o ki,
bu yitikliği filmlerde bile bulamazsınız.
afedersiniz,bitirişleri iyi yapamam ama siz benim özümü aldınız bende sizin şimdilik zamanınızı.

ilkokullu tombik


bi tombik ilkokul cocugu geçti
abi yitikti çocuk ya
tombik
tamammı
okul hırkası üstünde
elleri cebinde
yürüyordu
yere bakarak
ve yerdeki çakılları tekmeleyerek
cidden
iyiydi

29 Mayıs 2012 Salı

son şans

bu blogu açma fikri önüme geldiğinde kafamdan çıkan dumanları izliyordum ayna karşısında. hala aynı desem yalan söylemiş olmam. delirdiğimi biliyorum ve anlık parlamalarım tehlike içeriyor. 2010 temmuz gibi. 2012 hazirandayız neredeyse. değişen şeyler var. değiştiğimi görmek bana acı veriyor ve engelleyemiyorum. duygularımın kontrol dışı hale gelmesi beni bitiriyor. gözleri sulu bir velet olmaktan korktum. peki ama şu an neyim ben? tam bir kontrol manyağıyım. sanırım babamdan gelme bir şey. içten içe yiyorum kendimi. yatağa yatana kadar tüm yalanlar. yıllardır böyle. 3 senedir göz boyamaktan bıkmış olsam da seviyorum kendimi. ve sizler şanslısınız. ve biri daha şanslı sizlerden. değişim bana kafayı yedirdiği sürece zevk alamayacağım sanırım hayattan. rutinim benim kan damarlarım. bozulduğu anda neler olacağını kestiremiyorum. merdivenleri hep 3er 5er çıktım. bu bana bişey kazandırmadı evet. dikkat çektim. dikkat çekmek istemiyordum. rahatsız edildim hep. bıkmıştım elbet. yumrukları sallayarak bir yere gelinmeyeceğini anladım tabii ki. korkaktım ama. ve sadece 2 insan için feda edebileceğim şeyler var. kaldırımdan inmek istemiyorum. yol korkutuyor elbette. ama karşıdan karşıya geçmek zorundayım. biliyorum egoist ya da deliyim. bu buhran ve bohem sonsuza dek değil. ancak şimdi böyle. kapı orada. kim istemez biraz sevgi sözcüğü sarfetmeyi. uykularımı 2 kabloya emanet etmek yerine aşık olabilirim evet. ama kim bana güvenebilir ki. güzel günleri göremezsek silahıma davranabileceğimi düşünüyor arkadaşlarımın arkadaşları. tek başına bir nefret söylemiyim. önyargılarınız kafayı yemiş durumda. hepsine birer kurşun sıkıp gidebilirim.

23 Mayıs 2012 Çarşamba

diş ipi perisi


bıraktım dumanı. 4 gün oldu. ve hayatımın en yüzeysel ve en karaktersiz haftasında. bıraktım dumanı ve şimdi gök gürlüyor. bulutların ağlamasını bekliyor herkes. belki de yağmur yağarken gizlice ağlayacağız. ne mümkün bir yazının beş saniyede kafamda şekillenmesi. oluyor işte. usta bir hırsız gibiyim. bir odadan diğer odaya. tanrı hariç kimse bilemez. bir kızdan diğerine. ne mümkün bir kaldırım köşesinde 3 kıza birden aşık olmayacağım. canımı sıkan şey ise canımı sıkan hiç birşeyin elle tutulur olmaması. yumruklarımı sallayabilirim elbet. ama kendi gözlerimi morartmamın anlamı ne. beyaz kablo mu yoksa siyah mı? ellerimin terlediğini hissedebiliyorum. demir yumruk bile. kaydet ve yayınla. çarşamba yani haftanın tam ortası. her şeyi mümkün kılan bir gün. benin için ise tam bir sıradanlık başyapıtı. tanıyor olabileceğim kişileri tanımak istemiyorum. çünkü insanlardan nefret ediyorum. dumanı bıraktım ve daha çok nefret ediyorum.

21 Mayıs 2012 Pazartesi

benim hayatım

sadakatsizlik,ibneliğin diğer ismi,düşmanlık ise kafadarlığın oyunu
silahın namlusunda tüten geçmişin,ahmaklıklarımın silsilesi hala ve hala
benim hayatım,ve herşeyimi doğrularla tutmaya çalışıyorum,kesinlikle kolay değil
ve yazılarımı bir sığınak olarak görüyorum kendi kendime,bastırmaya çalışıyorum
yalanları ve şaibeleri,huşuları bütün bunlar acaba mübah mı diye düşünüyorum
karşılıklı fikir çatışmalarında kendimi öne sürüyorum ve dilime zincir vurmuşlar sanki
bakışlarımla halledebileceğimi sanıyorum ve yeraltına gizlenmek istiyorum,ben buyum
belki korkak,belki fazla cesaretli,belki fazla gururlu sadece muhattap bile olmak istemiyorum
saçlarımda ki aklar kayıtsızlığımın ve içime atmışlığımın göstergesi ve yeterince gördüm geçirdim
teşekkür ederim,almayayım,alayınız gelse yediremezsiniiz artık bana toz pembe hayatlarınızı
bu tamamiyle benim hayatım,evet,şuan senden bahsediyorum,bunu bütün doğrularla bir tutacağım,
üstüme doğru geldiğini görebiliyorum,devam et,bırakın sert oğlanı,yumrukları ve nefret kusan gözleri-
ni görebiliyorum,bırakın onu,gelsin üzerime,el yumruğu yemeyen kendi yumruğunu demirden balyoz sanarmış
bu benim hayatım ve kol kanat gerebilirim bu saçmalıklara,bir son verebilirim,biliyorum yapabilirim
bir harmoni yaratıyorum zihnimde,sesimle düşüncelerim iç içe geçmiş nefret dolu bakışlar atıyorum etrafıma
ve havanın kararmasını istemiyorum artık,çünkü sadece doğrularımla kalıyorum,güneş oralar da biyerde saklanmış sıradaki bölümü bekliyor sanki ve bende bundan memnunum aslında


19 Mayıs 2012 Cumartesi

Teşekkür ederim...

Tesekkur ederim Oncelikli konumuz "ayrintilardaki aci" ve "gecen yil bugun" tarzi mottolar. Agzini hayra ac bukowski acidan korkmamayi ve onunla buyumeyi senden ogrendim ben. Yalnizligi sen cekilir kildin bana. Herneyse iste bir pazar gecesi daha. 7saat sonra uyan ve siraya gir. Ama oncesi... Hic bu kadar zor olacagini ve hic bu kadar zor bir bakis acisi olabilecegini dusunemezdiniz. Sayin dokuz izleyicimiz ve gizemli okurlarimiz saat 00:33 itibari ile asil konumuza girisi yapiyorum. İlki ayrintilardaki acilar. Genel tasari ve dusuncem pazar gunu aksam 6dan itibaren coken pis karanlik. Utu masasi beyaz gomleklerimi agarlarken ben odamin dibine kacmis ciseleyen yagmura goz atarim. Aklima gelen insanlar ve hayal kirikliklarindan ziyade , onlari kanlar icinde duslerim. Pazar kohneligi ve toplanmamis yataklar. Kirisik burusuk carsaflar sanki ic dunyam. Bilincaltim. Kilitli banyo kapisi gibi. Ve sicak su buhari baslatir savasi. Goz morluklarinin essiz manzarasini izlersin. Dis ipiyle kendini asmayi dusunursun. Ciplak goguslerin aynada ilgi ceker. Sakalini sivazlar belini kitlatirsin. Tarti gozune ilisir umursamazlik icinde. 75.4. Aylardir ayni. Tiras kopugu tum tuylerini diken diken eder. 3 keskin celigin soguguyla irkilirsin. Bogazina yaklastikca olum korkusu sarar ve sicak basmistir. Yagli saclarini kabartir kaynar suyun altina dalarsin. Zor buharda nefes almak. Havada bi seyler vardir fakat oksijen azdir. Kizlar vardir ama ihtiyacin olan yoktur. Bornozun kusagini sikarsin ve belinin inceligini omuzlarinin genisligini sadece aynalar fark eder. Pudrali deodoranta ne demeli. Kil koklerini cehennem atesi gibi yakar. Kollarini uyusturur. Ve kafani bulandirir buhar ve sabun kokusu. Vucudunun gerginligi pazar gecesinden degil beyaz sabunun gerginligidir. Agir adimlar kulubeye dogru. Beyaz dar uzun kollu giy ve kutudaki adamsin. Odaklandigim tek nokta aklimda donen melodi ve bittigimi hissediyorum. Kurtar beni. Yazar burda kimseye seslenmemis. Kaan ve Mete gibi yuvarlayarak mi konusup kaybetseydik. Dobra dobra kaybediyorum pazarlarimdan bir tanesini daha. Ve nefretim ertesi gun herkes gibi davranip okula yurumek olacak. Ve tek kurtulusum bu sayfalar. 1saatligine de olsa. Gergin beden yorganin altinda 7 saatligine can verir... Sira galiba "gecen yil bugun"lere geldi. Gecenin ilerleyen saatlerinde inanilmaz yazim hatalari yapiyorum. Boktan bir olay gecen yil bugunler. Hic birsey gecen yilki gibi degil dostum ve o gecen yillarin uzerinden bir yil daha gectiyse hic bisey eskisi gibi degildir. Bosuna dememis bukowski sakin deneme diye. Asil aci olan gecen yil davranislariniz ve fikirlerinizden su an eser kalmamasi. Ve zor olan bilincle idare etmek. Tevekkulden kalkmis en kucuk kagit parayim ben ve uyumaliyim... Gecen yil bu zamanlari ya da iki yil once bugunlerin listesini tutmayi birakin. Talihiniz nasil olsa yaninizda olmayacak. İmla-yazim duzeltmeye gidecek ya da burada olecek bir yazim daha. Lizard 2012 mayis 13 gece yarisi

17 Mayıs 2012 Perşembe

blues çocuğu güfte etti geceyi

ürkek bir sokak kedisi gibi  dolanıyordum sokaklarda
bir sevgi yumağıydı aradığım
türlü pislikler içinde yalpalandım durdum,irkildim ve korkutuldum
tekrar ve tekrar kalktım pisliğin içinden
bir dur dedim bunlara,daha neyin savaşı bu acaba
gitarımı kaptım ve ağlatmayı denedim
gözlerim izin vermiyordu orda olmama
belki gitarım halledebilirdi bunu
fakat cehennemin anahtarı iki parmağımın arasında
ve aşkımın perdesi kesinlikle inmiş bu gece
bir kedi olarak başladığım bu serüvende
sanki vahşileşen bir leopara dönüşüyordum
daha yüksek gain ve daha yüksek volume'da
bulamayacağımı bildiğim şeyleri arıyordum sanki
kötü bir mühendis olmak yerine,iyi bir müzisyen olmak istemiştim
ya herru ya merru en nihayetinde,ve aklım ritim tutuyor şuan
check et bütün günahlarını,ve sevaplarım köpeğin oldu hep
arzum sana yalvardı ve gururum set çekti aşkımın ardına
iki dağ arasında kala kaldım sanki bir başıma,
elimde gitarım sırtımda çilem ve aklımda ki sen
tüm dünya gelse engel olamazdı içimdeki parlayan aleve
bu bazen ağlar,bazen sesini açarsın
şu dünyaya geldim ve en sadık dostum 6 tellim oldu
onu sahiplendim ve gerçekten hak etti ilgiyi ve sevgimi
belkide sevgimi hakeden tek varlıktı o,
nede olsa çekmişti gururum tüm seti aşkımın ardına
gitarı denedim,ve gece vakti gitar çalmak çokça yaptığım birşey oldu
blues çocuğu güfte etti geceyi belkide,en iyi yaptığı şekilde
ve onu herzaman en iyisiyle sevdi ve denedi,gördü olmayacağını
fötr şapkasına davrandı ve çıkardı iç çebinden 70 cl daniels'ı
amfi bağlanan bu geceyi konuşturdu eli bombalı yazar
ve acımadı bu sefer yalnızlığa veya kahpe kadınlara

15 Mayıs 2012 Salı

Anladım

Anladım dönmeyeceksin
temmuzda yaşadıklarımı bir daha yaşayamayacağım sanki
sokakları gözlese de gözlerim
belki karşılaşırız yine
sadece bakacağım ve yine
sen yoluna ben yoluna
zırtapozlar tarafından kiralanmış aklın
ve mutluluk mutluluk diye damdan dama atlarmış gibi atladığın oğlanlar
belki mutlu etmeyecek seni,üzecekler
ama senin beni üzdüğün kadar olmayacaktır bu
bir zamanlar saygı duymanın gerekli olduğunu düşünmüştüm
ve bütün saflığımla buna inanmak zorunda bırakılmıştım
her gece düşlediğim seni sayarsak
bir rivayete göre sen dönecektin bana,ama
anladım dönmeyeceksin
üstelik gözlerine kendimi kaybedene dek bakamayacağım tekrar
veya o anlam veremediğim sıcaklığın
belki çoğu insanın midesini bulandırır bu leş olmuş aşk
ama elimden geldiğince yaşatmaya çalıştım
bir şekilde koşturdum,yürümedim hiç bir zaman
asıl planım sana gerçekten ne olduğumu göstermekti
izin verseydin,bıraksaydın belki gönlünü eğlendirmeyi
eminim o pislik dolu kalbinde
işime yarayacak biraz sevgiyi bulabilirdim
sorularım sadece soru olarak kalacak bundan sonra
baksana,şubattan gözlediğim mayısımı sel aldı
bahara bel bağlamak yine işe yaramadı
bir diğer deyişle,bahar gelmedi bana
tükendim,boşlandım,rededildim
kendimde kalemimi kaldıracak gücü buldum sadece
seni unutacak güç bile yok
ama neyse zaten hiç halim yok





13 Mayıs 2012 Pazar

duyabilirsin başka birisinden

bir cumartesi gecesini daha karnından bıçakladım
daha neler yapmayabilirim ki?
en azından yalnız kaldıktan sonra.
her pisliğe bulaşma potansiyelim var.
yok mu?
var.

kırarım hevesini.
kanlı olur ve döner arkamı giderim
dikenli tellerin üzerinden atlar
balkona çıkar tek başıma içerim
kimden öğrendim acaba?
kim öğretti?

dedim ya ölümümü ya da herhangi birşeyi
başkasından duyabilirsin
kulak misafiri olurken
ya da timsah gözyaşlarını dökerken
kırılır hevesin

şikayetnamem var elbet.
bir kaç yıl ve binlerce kelime
kafası da cabası
rap'im de kalbim gibi
kanıt niteliği
sevgine karşılık sevgim
var mısın?

geçmiyor günlerim tabii ama
sen de ne var ne yok?
var mısın?
bitkinim tabii yorgunum ancak
yenerim her türlü
varoşta salonda
eze eze

5 Mayıs 2012 Cumartesi

telefon şarkısı

-naber abi?
-harcanmış bir cumartesi gecesi,yeni birşey yok
-güzel,şunu bi dinle
- yolla

bir sigara yakarsın zamanın kahpeliğine
ve gerçekten seni mutlu eden şeyler bir anda söner
çünkü bazı şeyler insanı alır
ve gerçekliğin tam ortasına koyar
ve çoğu gece yalnızlığın mareşalini oynarsın
ve perdelerde yine o geçmişin filmi oynar
hiç birşey üzerinde hakkın olmaz
çünkü yitirilmiştir herşey
insanları anlamaya çalıştıkça batarsın dibe
ve hepsinin canı cehenneme,
onlara küfür etmekten yoruldum
ama maskelerin muharrebesi bu 
herkes evine girdiğinde
tuvalleteki aynaya baktığında
gerçek benliğini görebiliyor
harcanmış insanlar geliyor sana doğru
ve etrafıma bakıyorum;
bir tane bile doğru insan göremiyorum
sevgili annem ve babam
ve bir mühim dostum
gerisi gerçekten yalan
işte bu benim,bazen ahmet
bazen sahte,bazen deli
bazen kaldırımda umarsızca ıslatılan kişi
yalnızlıktan hoşnutsan öylece kal
şiirimi ya da bu her ne boksa
bununla kalmaktan ben mutluyum
çünkü gözlerimin sonu kızılla bitecek
cehennemin ortasında nasıl melek gibi kalabilirim ki?
bunu bana mecbur ettiler
ben onlara ne kadar iyi niyetle yaklaşsamda
hoyratça harcadılar beni
çok şey öğretti,
çok şey gördüm,
en arkadan gidendim
e dolayısıyla en çok göt görende bendim
bu karın tok
bu karın bir çok şeye tok

-kapatmam gerek,görüşürüz
-orospu çocuğu..
(beep)

4 Mayıs 2012 Cuma

son depar

düz yazıma vurucu bir cümleyle başlamak isterdim fakat zamanın gece yarısına ilerlemesi beni korkuttu.
konumuz sentimental movie. kahkahalarla dolu olsa da. 5 liralık yeni klavyemle ilk yazım.


300 kadar kayıtlı yazı ve bir o kadar da ortalıkta sikilip arka sokakların birine kanlar içinde doğrulmuş yazı. kutudaki bir adamın fikriydi sanki bu duygusal film. 2008 civarları ve tehlike çanları kimin için çalıyordu? 2 gerizekalının sıçtığı bir bok bu. kutudaki adamın devamı mı?


2010 yazı ve kusmukla biten bir kaç ilişkinin ardından tuvalet yolunu buhran içinde bulmuştum. içi pislik dolu klavyemin başında bastım ilk tuşlara ve salonun ortasına nefret kusmuştum. 9 takipçi 10 isimsiz hayran(!) işte kahkaha burda devreye giriyor... kanlar içinde kalmış blues kafalı iki tane adam bir gece yarısı.. deplasman sakallıydık. vurdukça tuşlara beynimin içinde birşeyler patlıyordu. nefretim vardı bir kıza fakat suçlu olan bendim. arkamı döndüğümde sırtımı sıvazlayan tek insan vardı. evden çıkılmayan 3 haftalık bir süreç. yazılan 50 şiir ve 20 düz yazıyla sentimental movie son deparını atıyordu...


bir kaç kırık kalp bırakmıstık ardımızda evet. fakat etrafı kana bulamak her zaman yapmak istediğimiz şey değildi. sanal da olsa bu bir sanattı. beyaz sayfa üzerine arial black siyah kelimeler. gaflet içinde sm hakkında düşündüm tüm zamanı. irkildik tabii. beynim durma noktasındaydı temmuz sonu ve sihirli lamba gibi ovalıyordum kafamı. şişeler birbiri ardına. işte kahkaha geliyor: daha çocukmuşuz lan ahaha. işte bu kısım beni bitiriyor. çavdar tarlasındaki çocukları kurtarmak isteyen holden caulfield gibi her şeye biterim. kahramanlarımız vardı elbet. ve ne tesadüftür ki kadınlardan dem vuruyorlardı onlar da.(!) nesli tükenmiş üzeri toz kaplı insanlardık biz. her gece her salonda blues oynatırdık. çok duygusaldı açıkçası ve çoğu kez de ağlayamamışımdır. sentimental movie'nin iç yolculuğu tam biz kanalizasyon. hiç kimse anlamıyor sanırım. paragraflar bu kadar -18 olunca. bilemeyiz tabii. gecelerimi verdim ben bu siteye ve egoist bir tavır gibi olmasın ama bu yola baş koymuş 2 kişi var. giriş gelişme sonuç nokta virgül guns kesme işareti ve de yok biz de. kural yok. yapabildiğimiz en zor şey en içten davranmak. fermuarı çeker bir sigara yakarım elbet. ve siktiri de çekerim ardından. keşke bu kadar basit olsa tabii. iç savaştır sentimental movie. 2 kişilik bir protesto yürüyüşü.


ve son olarak. 2008 sonunda atılmış bir oluşum. 2012'nin beşinci ayındayken hala aynı duygular , hala aynı kız(lar) , aynı nefretler , aynı acılar,insanlar,suratlar,kelimeler... 3 buçuk yılda değişen tek şey değil aynadaki silüetler.. elbet sinirim geçti ve büyüdük.. sarı ışığı yakar vurucu bir ilk cümle ve vurucu bir son yapmadan son depar sentimental movie'yi burada siker bırakırım...


  
saygılarımla değil tabii ki:
cem

3 Mayıs 2012 Perşembe

Değeri bilinmeli

14 yaşımdayken onbir tane parmağımın olmadığını farkettim
yapabileceğim şeyler sınırlıydı
ve uzun yıllar bunun farkında olmadan yaşadım
ama geçmişime dönüp baktığımda
paranoyak olmamı sağlayacak bir çok şey var
kolay bir şekilde sıyrılmaya çalışsamda bunun içinden
sağolsunlar mı desem ne desem
hep geldiler
ve tamda kafayı sıyırmak üzereyken
kapıdaydılar onlar
çokça insan gelip geçti
hepsi değer vereceklerini söyledi
ama dostumun dediği gibi
bir insanın gerçek yüzünü görmek istiyorsan;
ona sorumluluk yükle
değeri bilinmeli bu kadar güzel insanların hislerinin
ve eminim o bok dolu kalplerde
hale birbirimizin işine yarayacak biraz sevgi mevcut
küçük bir çocukken de sevgiye ihtiyacım vardı
büyüdüm ve bunu belli etmemenin bir erdem olduğunu düşündüm
ama asıl planım sana bunları göstermek
memnunum,büyüttün beni
nedensiz acıyı yaşattın bana
ama birşeyler kapmak istiyorsa
o dikenli yollardan illa ki geçiyor insan
lamı cimi yok,gösterme gözlerini
çünkü kalbin aynası o'dur derler
onlar düşmanın değilde en yakınlarındır hep
ve seni yerle bir edenler yani
kızgındım
ve hislerim izin vermiyordu üzülmeme
çünkü o ölmüştü
tetiği çeken ben değildim belkide
ama ne fark eder
o yoktu,ve ben bundan memnundum

bir sigara yakıyorum ve eskileri hatırlamamak için elimden geleni yapıyorum
yılların çetelesine bakıyorum ve çok kayıp vermişim
muharrebelerim hep hunharca geçmiş
ve hoyratça harcamışım insanları
ama yağmur damlaları hep penceremdeymiş
değeri bilinmeli,bunun bir yolu olmalı
yaptığım her harekette bir amaç bulunmalı
çünkü hedefsizce giden öylece gider
ve yine dostumun dediği gibi
dünya küçük ama yollar uzun
güzel bir ironi yaşıyorum ve alayı gelse mani olamaz buna
buruk mizah'ın tohumlarını atan bendim zaten eden'a
olması gerekenlerin birer zorundalık olduğunu düşündüm ve ağlayamadım
yeni birşeyler için etrafa bakındım ve sirkildim
çünkü dışarsı tehlike doluydu
bilir kişiler işi bilirler mi ?
onlara danıştım ve sadece danışmakla kaldım
çünkü her zaman bildiğimi okudum
ama hala değişen birşey yok
çünkü hislerim izin vermiyordu üzülmeme
herkes yabancıdır yağmur yağdığında
herkes kaçışır dam altlarına
kalbimde onun vari bir telaş var
mayıs kraliçesi nerede acaba
bana verdiğin tüm bu hakikat gün gelir işe yarar mı?
yada gün gelir gerçekten düşman olurmuyum onlara
değerlim
kıymetin bilinmeli
değerin bilinmeli
çünkü
ruhum benim en iyi arkadaşım o beni terkederse
hüzüntüden ağlarım