Sayfalar

30 Mart 2011 Çarşamba

oda


aşık olma diyordu tavan
öldür onu diyordu şakağımdaki duvar
karşıdaki dolap ona git onun ol diyordu
seni sevmiyor artık diyor perdeler
zaten perdeleri sevmem
ben yatağımı seçiyorum ve
diğer insanlara katılıyorum
ve ona da
uyuyorum
uyuyoruz

18 Mart 2011 Cuma

robin

palmiye ağaçlarının olduğu cadde de yürüyordu
tek istediği o yeşillikti
babasından zam isteyecekti harçlığı için
yürüdü,yürüdü
eve geldi,
içeri girdi
"benim robin diye bir oğlum yok artık!" dedi annesi
"iyi" dedi
sokağa geri döndü
ve tekrar yürümeye başladı
yürüdü,yürüdü
güneş batmaya kararlıydı
fakat gemiler henüz batmamıştı
yolda babasını gördü
"hey baba,paraya ihtiyacım var,bana 1 dolar daha zam yapmanı istiyorum" dedi
babası da " senin için günde 1 saat daha fazlamı çalışacağım ben?,senin içinmi götümü yırtacağım.. benim senin gibi bir oğlum yok! kokuyorsun bir kere,git bir banyo yap."
"annem eve almadı beni"
"ne halin varsa gör ozaman hayvan!"
ucuz bakışlarla onu süzdü ve "allah kahretsin seni" dedi
robin kabileden kovuldu
robin kokuyor,
robin istenmiyor
robinin sevgilisi yok
robin ucuz bir bok parçası

13 Mart 2011 Pazar

gülüyordum az daha ölüyordum

geceleri yatağına uzandığında en güçlüsü sensindir
en siklemezi,en ulaşılmazı,en zoru
burun kıvırmak yaptığın en iyi iştir bildiğin üzere
herkesi öldürebileceğini sanarsın
herkesi marizleyebileceğini düşünürsün
büyüğünü,küçüğünü
üstad diyorki "insanlar kitaplardan ilham edinmemeli,kendi hayatlarından birşeyler katmalı ortaya"
doğru diyor
insan anlayabiliyor
şakağına dayatılmış bir silah düşün
ölüme bir tetik uzaklığındasın
ve diyebilirmisin
"hadi be,devam etsene!,nerde sende o göt?"
diyemezsin
biliyorum
her nasılsa hep bildim,
hayatın attığı kelekler bana temkinli olmamı öğretti
akıllı olmalısın kanaatımca
herkes kitlesine göre oynamalı oyunu
yaşına göre,başına göre,cesaretine göre
ilgimi hep berduşlar çekti
yitikler
bitikler
deliler
topallayan tipler
uniformasız kızlar
nedense hep bunlarla anlaşabildim
gramatik asaletlilerden hep uzak durdum
20 dk önce ölümle burun buruna geldim
fakat silahım yoktu
belkide cesaret
kimse ben superman im diye geçinmesin
kimse değil çünkü
dediğim gibi
kitlesine göre oynamalı herkes

10 Mart 2011 Perşembe

yıldızlar zorlar



ve herşeyine onu katarsın. zihninin derinkiklerinde iz bırakır. hayatın boyunca taşıdığında anlarsın her boku. zorlar yıldızlar yazmaya. ve bu gece yazamadığında hayat cehennem olur sana. aklından çıkmaz. onu sana getiren kelimeler artık işe yaramaz olmuştur.

''ama ben hala seviyorum.''
ben de. zamanın dolduğunda anlarsın artık onun seni sevmediğini. ve zaman her gece dolduğunda, yıldızlar bastırır nefesini. tanrıya seni öldürmesini haykırırsın. yıldızların boşluğunda kaybolur kelimeler. kalbinde bir sızı zorlar ''konuş onunla'' diye. nafiledir. denersen anlarsın.

''konuş onunla''
ve gerçekle yeniden yüzleştirildiğinde zaman dolmuştur. senin zamanın ve aşkın zamanı... zordur kabullenmek. yaşlı gözler işe yaramaz. o mutludur. bir daha aşık olmayacağım dersin. etrafındakilere. ama zamanı geri alamıyoruz. nefes almaya devam ederiz köhne gecede.
anlarsın işe yaramadığını.
zordur kırık kalple yaşamak.
ele geçirmiştir onun ruhu senin bedenini.
zordur kırık kalple yaşamak artık..

9 Mart 2011 Çarşamba

deri çantadaki

küçük mavi ellerini boynuma sarmış bana bakıyor
ve diyorum ki ona "görüyorsun,tutabilirim iki elini birden"
yağmur bütün şiddetiyle ıslatıyor şehri

hoyratça,hoyratça,hoyratça

cevap vermiyor,sadece gözlerime bakıyor
yuvarlar araba farlarının aydınlattığı gözlerine bakıp
"tamam" diyorum

o kaldırım hala aklım da
ve aklımın ucundan geçmezdi o boktan yerlerin günün birinde benim için bu denli anlam taşıyacağı
şimdinin bok götüren kaldırımları,kanalizasyon delikleri,yapış yapış olmuş umumi telefon kulübeleri
MİDEMİZİ BULANDIRIYOR DOSTLAR,
söylüyorum size
AŞK MİDEMİZİ BULANDIRIYOR ARTIK.
ölü bir aşk adamı esaslaştırır.

iskemleden kalkıp pencerenin kenarına gidiyorum,
2.kattayım,ve manzara 9 aydır aynı
ev,ev,ev,ev,alış veriş merkezi ve kirli bir mavilikte olan gökyüzü
ve ben artık MAVİ RENGİNE HAZ EDEMEZ OLDUM
pencereden uzaklaşıyor ve çalışma masama yöneliyorum,
deri çantamdan telli defterimi çıkarıp dolma kalemimle bunları yazıyorum

karlı mart güneşi

inanmak istemiyor insan.
unutulduğuna.
unutulmuşluk hissine kapılıyor.
hele ki uzaktaysa.
ellerinden.

gözlerinin yaşlı olduğunu biliyorsan.
hayat çekilmez olur.
hayat güzel der pencereden bakmaya devam edersin.
ve herşey uzak gelir.

samimiyetsizce sever insan.
ne ileri ne geri.
sarılası gelir, bırakmak istemez.
hepsi yalan dersin ve gidersin.
kalbinde bir sızı.

kimse anlamaz hiç kimse.
o olmadığında yalnızsındır.
evde şehirde... dünyada.
ve bırakırsın boşluğa kendini.

yalnız ve unutulmuşsundur.
gerçek vurulur suratına.
başka insanlar girer hayatına onun.
sen yalnızsındır.
kimsen yoktur.

hayat güzeldir.

o'na.

7 Mart 2011 Pazartesi

çukurlar üzerine



bazen kelimeler donar kalır akıl da
bazen bir güneş doğar doğu da ve onunla birlikte o da çözülür,
sonrasında akar gider.
en son o nun gözlerine baktığın akşam kilitlediğin sandığın
kilidi açılır hiç farkında varmadan
masanın başına geçtiğin de,parmak uçların klavyenin tuşlarına uzandığın da anlayabilirsin
fakat her zaman değil
şanslıysan eğer
bazı şeyler hiç donmamıştır aklın da
zorlanmadan kusabiliyorsan içindeki fazlalıkları
atanın dediği gibi ne mutlu sana
biz ve benim gibiler
ağızlarında puro ve ellerinde sodalarla
imla hatalarını pek aldırmazlar
hayatta ne olup bittiğini de
kadınları da
kapının ardındaki posta memurunu da
merak etmezler genellikle
üstad "donuk adam" diyor böylelerine
öylemi sizce de?

zaman çalıyor fonum da
sonrasın da korkusuz diye bir şakı çalacak
maskeler soruyor "neredeydin?" diye
"evdeydim" diyorum onlara

5 Mart 2011 Cumartesi

siyahlık çöktüğünde

bağdaş kurarım yalnızlığa
okşar pürüzlü yanağımı rüzgar

açlık bağ ağrımı tetikler
mide bulantısı eksik olmaz

bıktırır beni nefes almaktan
yaşamaktan...

ne kadar yaşamaksa artık.

milat

sentimental movie'yi kırıcı ve yorucu bir aşkın ardından keşfettim. bir an da bana hayatımı simgeledi. simgeleme demişken bukowski bizi biraz aydınlattı. jack yola hazırladı. ancak çıkamadık. çünkü kadim dostum yeni bir aşka yelken açıyordu sentimental movie'yi keşfettiğimiz zamanlarda. bana güçlü olmayı yeniden aşık olmayı öğretiyordu. onun yaptığını yapmamı istiyordu sanırım. ancak uzun ve yorucu bir aşktı. kırdı kalbimi ve yalnız bıraktı beni. onu da. ve bukowskiyi de. mezarından bize selam çaktığını görebiliyorum. bize kadınları yüceltmemizi söylediler. tıpkı jack'in küçümen negrosunu yücelttiği gibi. tıpkı axl'ın erin'e tatlı bebeğim deyişi gibi...
akıllanamadık. aşk sürükledi bizi. beni uzun bir zaman. aziz dostum zorladı bir kaç kere. yolumuzu bulduğumuzu sanardık...
axl ya da neal cassady değildik. kerouassady'ydik galiba. yok gerekliydi. arkamızda bırakmalıydık.
şimdi can dostuma gitmem gerekli. gitarcısından tüm hışmıyla düzene baş kaldırışını beklemem gerek sokak arasında.

evet bebeğim şimdi sana neler olacağını hep birlikte göreceğiz...