20 Ağustos 2011 Cumartesi
beyaz halı
soğuk duvar omurilik soğanıma buz gibi atomlarını yolluyorken
yaylılar okşuyor yanaklarımı
soğuk bir istisnayım dersin gecelerin karanlığına
odaya dolan 3 gramlık ışık beyaz halıyı parlatır
kırmızı güllerin dikenleri çizmekte ellerimi
gözlerinde tüm dünyanın beyaz şarapları
gözlerime baktıkça aşk sıçrıyor bedenime
beyaz güllerin kokusu sarmakta ruhumu
daha kolaydır bir şiiri kurtarmak
ruhumu bedeninden kurtarmaktan
kandırmacalarla başlar her aşk hikayesi
ruhun bedenimi kandırırken dalga dalga gelirdin üzerime
dünyadaki ışıklar söndüğünde gözlerin parlar kabuslarıma
ılık su boğazımdan geçerken damlalar seni andırır
tüm papatyaların güneşe dönmesine benzer
saçlarının dibine saklanmış mavi bir kuş olmayı isterim
heyecana kapılmış yavru bir kuş hayal dünyamdan sıçramış
kalbine konmuş seke seke sonsuz papatya tarlasının dibine konmuş
akşamüstü melteminden ürkmüş bir kız çocuğu korkusu
akıyor gözlerinden gönül testime
şefkatim bir melek gibi
kimse duymaz kimse görmez kimse hissedemez
rüyalarımda sonsuz papatya tarlalarında amansızca koşan küçük kız
yağmur damlalarına yenik düşmüş süzülüyor omuzlarından masum damlacıklar
nidalar yetmez bu sarhoşluğa
gecenin ayazı tercüman olsun bastırılmış aşkıma